15 Şubat 2013 Cuma

işte bizim hikayemiz




Heja’nın Hikayesi…

Heja’nın Hikayesi…
29 haftalık doğan dünyalar tatlısı oğlum benim…
Zaten karnımdayken de nasıl hareketliydin, ne kadar belliydi erkenden geleceğin ama bu kadarını hiç kimse beklemiyordu.
Rutin kontrolde doktorum doğumun başladığını, senin ellerini tuttuğunu söyledi. Nasıl yani; hani sancılar, hani kese patlaması, hani sular akacaktı?
Oysa ki nasıl planlıydı her şey… Babanla 5 yıllık evliliğimiz süresince hep senin için uygun zaman, uygun koşullar gerçekleşsin diye bekledik.
Sen çok istenerek ve planlanarak yapılmış bir bebeksin ama Allah bize bu kadar planlı olmayın dedi :)
Okunması gereken tüm kitaplar okunmuş, hamilelik boyunca uyulması gereken her şeye uyulmuş, ilaçlar dakika sektirilmemişti.
Daha doğuma 3 ay vardı, koskoca 3 ay… Hem daha hamilelik fotosu bile çektirmemiştim, karnımın çıkmasını bekliyorduk  ama senin tüm bunları bekleyecek vaktin yoktu…
Hemen doğuma aldılar beni… Ayıldığımda sen yoktun, küçük doğduğun için yanımıza vermemişlerdi. Olsun daha iyi, hem zaten ayılmamıştım bile. Yarın doyasıya görecektim seni…
Sabah seni görmeye yoğun bakım ünitesine indik. Sen, benim bebeğim, minnacık kedi yavrusu gibi. Nasıl ya nasıl bu kadar küçük olabilirsin..
Doktorlar kabinin yarısının çalışmadığını, pil takmaları gerektiğini ama küçük olduğun için bunu kaldıramayacağını söylediler… Nasıl yani? Daha yeni gördüm seni, yeni doğum yaptım.
Daha kucağıma bile almadım, ellerini bile ellemedim, bunlar seni kaybetmekten söz ediyor.
3 dakika görüş, sadece 3 dakika. Hayatımdaki en kısa 3′er dakikalar…
Ertesi gün kendiliğinden kalbin düzelmişti ve herkes şaşırmıştı. Doktor bile “bunu atlattıysa bu bebek yaşar merak etme” dedi…
32 gün sonra kuvözün içine ellerimi sokup sadece ellerimle parmaklarını elleyebildim göz yaşlarıyla.
Her gün hastaneye geliyorduk sadece o 3 dakika için. Eğer iyi bir şeyler söyledilerse o gün benim oluyor, deliler gibi coşuyordum ama ya kötü şeyler söyledilerse, işte sabah olmuyor dediklerinin ne demek olduğunu ben o günlerde öğrendim…
42 gün hastanede kaldın. Sen bizsiz, biz sensiz hayatımın en uzun günleri o zamanlarda geçti.
Lohusaymış, depresyonmuş, nazmış hiç birini bilemedim ben. Asansör bozuk olduğunda dikişlerimle inip çıktım hızlıca merdivenleri ki sana hemen ulaşayım diye…
Çıkarken doktorun beyin kanaması geçirdiğini söyledi kuvözde depresyona girmişsin, eee bizim yanımızda olmayınca demek ki.
Olsun ne önemi vardı, benim kollarımdaydın, eve gidiyoduk bu doktorda ne diyordu ki böyle…
3 aylık olmuştun ve sadece 2 kiloydun.Ters giden bir şeyler vardı.
Her gittiğim doktora diyordum bir şey var diye ama çok küçüktün, ileri derecede prematüreydin ve bu normaldi. Herkes çocuğunun bir şeyi olmadığını duymak için doktor doktor gezer, ben neyin olduğunu bulmak için…
Hacettepeden ünlü bir nörolog bulduk, bu sefer o da yok derse tamam bir şeyin yoktu ve  kurcalamayacaktım artık.
Muayeneler sonunda evet kesin tanımız konmuştu. SPASTİK SEREBRAL PALSİ.
Ben haklı çıkmıştım. Evet oğlumun rahatsızlığının adı  konumuştu. İlacı neydi bunun? Hemen alınmalıydı. İçsin de  iyileşsin kuzucum…
Fizik tedavi? O da ne ilacı? Onlar mı veriyor???
Şu anda 2 yaşımızı bitirdik. O günden sonra ilacımız olmadığını öğrendim. En büyük ilaç fizik tedavi; o günden beri fizik tedavi her yerde. Hem böylece o kadar renkli bir hayatımız oluyor ki…
Uzun ve zor bir yolculuk bizimkisi…
Biz doktorumuz kilo alamamış dediğinde sevinenlerdeniz :)
Çok şey öğreniyoruz onunla beraber, biz onu değil o bizi eğitiyor ne kadar konuşamasa da, haretleri kısıtlı olsa da anlıyoruz birbirimizi. O bizim mucizemiz…
Hem hep onun sayesinde iyi insanlar kuşatıyor etrafımızı…
Seninle gurur duyuyorum bir tanem…Minnacık bedeninle yaptıklarınla ve yapmaya çalıştıklarınla…
Eminim sizlerin çevresinde de engelliler, engelli aileleri vardır. Yolda gördüğünüzde sadece onların ne kadar şanslı olduğunu düşünün acımak yerine. Çünkü dik dik baktığınızda bunun farkına varamadığınız için biz sizin basit hayatlarınıza acıyoruz.
İnsanlar farklı olmak için bu kadar uğraşırken, biz sadece sıradan olmak için 2 katı uğraşıyoruz…
İsmim Gülden 30 yaşındayım…
Asıl mesleğim Mali Müşavirlik…Ama 2 senedir, problemli geçen hamileliğimi de sayarsak 3 senedir oğluşuma müşavirlik yapıyorum…

7 yorum:

  1. Her defasinda gozlerim doluyor okurken...cok iyi anliyorum seni.

    YanıtlaSil
  2. okurken aglamamak ıcın kendımı zor tuttum Allah sana ne buyuk sınavlar vermıs ama Anne olmanın verdııg guc ıste herseye kakrsı durabılıyor sızı cok takdır ettım.

    yazıdakı bır sozu dah aonce de anne bebek bulusmamızdakı egıtmenden duymıustum. onun cocugu engellı ıdı 'Ben hayatı kızımla ogrendım o bana memrhametı yasamayı karsıdakını anlamaya calısmayı ogrettı' dmeıstı. Allah kımseyı evladına kakrsı caresız bırakmasın. ıns. sıze Allah tez zamanda sıfa versın

    YanıtlaSil
  3. Amin...Gerçekten onla öğreniyorsun yaşamı...sabrı...oğlum 3.Gözümü açıp beni başka boyuta taşıdı diyorum bende

    YanıtlaSil
  4. Anneliğinizi yürekten takdir ediyorum. Minik mucizeniz o sizin. Allah bağışlamış hediye etmiş size.. Gözlerim doldu.. Hakkınız ödenmez sizin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çocuklarımız anlamlı kılıyor yaptıklarımızı...Oğlum mucizem şükür dayanağım...

      Sil
  5. Bende bu hastalıktan muzdarip biri olarak halinizi çok iyi anlıyorum.

    YanıtlaSil